ÜMMETİN BELASI: VAHABİLİK

Geçenlerde bir hocanın Bidat ehli hakkında yaptığı yorumlar için sosyal medyada “fitne çıkarma”, “fitneci” gibi yorumlar ortaya çıktı ancak bu kimseler savundukları kişilerin neyi savunduğunu ve onların savundukları şeylerin fitne olduğundan bi haberlerdi. Biz bu yazımızda bu belalardan biri olan Vahabiliği, asıl fitneyi kimlerin çıkardığını ve bu fitnelerin İslam’daki karşılığını anlatacağız.

Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: Musa aleyhisselamın getirdiği din 71 fırkaya ayrıldı, İsa aleyhisselamın getirdiği din 72 fırkaya ayrıldı, benim ümmetimde 73 fırkaya ayrılacak ancak bunlardan ancak bir tanesi doğru yolda olacak.

Sahahe sordu: Ya Resulullah biz neyin doğru yol olduğunu nereden bileceğiz?

Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: Ben ve ümmetimin yolunda olanlar (Ehl-i Sünnet vel cemaat (Ehl’in sünneti ve cemaati).

Vahabilik, bu 73 fırkanın 72 bozuk fırkasından bir tanesidir, II. Mahmud döneminde İngilizlerin yürüttüğü faaliyetlerle ortaya çıkmıştır. O dönemde Vahabi isyanları çok ünlüdür. Vahabiler, sahabeden çok kimsenin kabrini, mezarını, türbesini kafirlik alameti diye yıkmış, parçalamıştır. Bu süreçler Eyüp Sabri Paşa’nın “Tarih-i Vehabiyan” isimli kitabında uzun uzadıya anlatılmaktadır. Ayrıca Vahabiler, Allahu Teala’nın tıpkı bir insan gibi elinin, kolunun, gözünün olduğuna inanırlar.

Tarihsel süreçte, 1. Cihan Harbi zamanlarında Arap aşiretleri tarafından Osmanlıya çıkan isyanlarda iki şey istisnasız vardır:

1)       Vahabilik,

2)       Vahabiliğin kurucu unsuru ve destekçisi İngilizler.

Vahabilik günümüze kadar çok hoca çıkarmış ve toplumda onları “büyük alim”, “büyük hoca” diyerek tanıtmıştır.

Birazdan bu hocalardan ve onların akıl hocalarından bahsedeceğiz ancak ilk önce günümüzde Vahabiliğin örgütleşmiş halinden söz edersek Vahabiliğin kimlerle beraber olduğu bir kere daha anlaşılmış olacaktır.

DEAŞ (IŞİD) de bir Vahabi örgütüdür. DEAŞ’ında iki temel unsuru vardır:

1)       Vahabilik,

2)       Onu orta doğuya salan perde arkasındaki ABD desteği.

Bu 2. özellik Vahabilik unsurunu taşıyanlarda kaçınılmazdır. Bugün Suudlarda Vahabidir ve yaptıkları trilyonluk anlaşmalar kimlerledir, aldıkları yatırımlar kimlerdendir?

 

Bu tür örgüt ve birazdan anlatacağım isimlerin akıl aldıkları iki isimden de bahsetmek isteriz: İbn-i Teymiye ve Seyyid Kutup.

İbn-i Teymiye 13.-14. Yüzyılda yaşamış bir din adamıdır. Kendisi babasının yolundan giderek Hanbeli mezhebi üzerinde ilerlemiş ancak daha sonra babası ve büyük din alimlerinden uzaklaşmış, kibrine ve egosuna kapılmıştır. Kendi yorumları, kendi fetvalarıyla bozuk fikirler ortaya atmış, Ehl-i Sünnete muhalif tavır sergilemiş, Ehl-i sünnet alimlerinin sorularına cevap veremediğinden çok kez hapse atılmış, tövbe ettiğini söyleyip aynı faaliyetlere devam ettiğinden geri hapse atıldığı olmuştur.  Bunlardan bazıları, Talâk (boşama) ve Resulullah’ın kabrini ziyaret hususlarında dört mezhebe de uymayan fetvalardır.

İbn-i Hacer-i Mekki, Fetâvâ-i Hadîsiyye kitabında İbn-i Teymiye’nin bozuk fikirleriyle alakalı şöyle bildirmektedir.

1. Allahu Tealaya oturmak, kalkmak, yürümek, inmek, çıkmak gibi insanlara mahsus özelliklerin olduğunu söylemiştir.

2. Peygamberlerin masumiyetini (günahtan korunmuş olduklarını) reddetmiştir. Hâlbuki, masumiyet peygamberlerin sıfatlarındandır.

3. Cehennem’in ebedi olmadığını ve kâfirlerin Cehennem’de ebedi kalmayacağını söylemiştir.

4. Başta Peygamber efendimizin kabri olmak üzere Eshab-ı kirâmın, âlimlerin ve Müslümanların kabirlerinin ziyaret edilmesine karşı çıkmış, bunları şefaate vesile kılmayı da haram saymıştır.

Buraya kadar anlaşılacağı üzere İbn-i Teymiye bir Vahabinin profiline direkt uymaktadır. Keza Vahabiler İbn-i Teymiye’den çok övgüyle bahseder, alıntılar yaparlar. Kendilerinin de Hanbeli mezhebinde olduğunu veyahut selefi olduklarını söylerler. Bu kendilerini gizlemek için söyledikleri bir yalandır.

Seyyid Kutup ise Seyyid değildir, İsmi Seyyiddir ve Bir din adamı da değil edebiyatçıdır. Kendisi 1952 de Mısırdaki Cemâl Abdünnasır öncülüğünde yapılan darbenin önde gelen isimlerindendir. Gençleri kendi fikirleriyle devlete isyana teşvik etmiştir. Darbeden sonra da din konuları üzerine yazılar yazmaya başlamış, yazılarında da İbn-i Teymiye ve Muhammed Abduh’un dinde reformist fikirlerini savunmuştur. (Abduh’un kim olduğuyla alakalı Mehmet Akif hakkındaki yazıma bakabilirsiniz) 3. İslam Halifesi Osman Radıallahu anh hakkında da “İslam düşmanlarını başa getirdi” diyerek büyük tepki toplamıştır.

Bu iki ismi öğrendikten sonra günümüz kişi ve örgütlerinden bahsetmek lazımdır.

Nurettin Yıldız, internette de paylaşılan ancak kendisinin kaldırtmaya çalıştığı videolarında “Resulullah bile kamil değildi, mürşid nasıl kamil olur?” ve “Adem Aleyhisselam çocuk yetiştirmeyi beceremedi” diyerek kendini gayet açık şekilde belli eder.

Bununla kalmaz ilk İslam halifesi Ebubekir radıallahu anh hakkında “Ebubekir bir hurma fidanı için ağzını bozmuştur, kelepir gelmiş sana, acından ölecekmiş gibi bir hurma fidanı için ağzını bozabiliyor. Mal sevgisi ve şehvet tehlikesinden Ebubekir’in bile garantisi yoktur” ve “Ebubekir bizim hayatımıza ulaşamaz. Gelsin internet çağında bir Ebubekir Sıddık olsun göreyim onu” diyerek hakaretler etmektedir.

Başka konuşmalarında da biraz önce anlattığımız İbn-i Teymiye’ye övgüleri vardır: “Tıpkı İmamı Azam gibi İmam Malik gibi ve onlarla aynı şartları bire bir taşıyan bir müctehid idi” ve “İbn-i Teymiye ye düşmanlık eden alimlerin hepsi mide bağıyla bir yerlere bağlıydı, İbn-i Teymiye onların düzenine çomak soktu” demektedir. Nurettin Yıldız’ın Allahu Teâlâ’nın gökte olduğu hakkında konuşmaları da vardır.

Diğer bir isim Halis Bayancuktur. Kendisi bir halife önderliğinde şerri bir yönetimi savunur ve bunu savunmayan kişilerin küfre girdiğini söyler. Demokrasinin bir din, oy vermenin de bir ibadet olduğunu ve toplumun küfre girdiğini söyleyerek toplumu tekfir eder. (Demokrasi ilk 4 Halife döneminde uygulanmış ve her biri rey ile seçilmiştir ancak Vahabiler sahabenin de küfr yolunda olduğunu savunmaktadırlar. Sahabenin kabirlerini yıkarken de bu fikirden hareketle ilerlediler). Kendisi DEAŞ’ı da övmektedir ancak bu konudaki videolarını sosyal mecralardan kaldırmıştır. DEAŞ’a üye olduğu ve eleman kazandırmaktan dolayı müebbet hapisle yargılanmıştır. DEAŞ hakkında “onlar bizim Müslüman kardeşlerimizdir” demiş, DEAŞ militanlarından “mücahit” olarak bahsetmiştir. Bu tür birçok cümlesi kaldırdığı videoda bulunmaktadır.

Bayancuk, II. Mahmud dömenindeki Vahabi isyanlarıyla alakalı “Şirke ve bidate, hurafeye karşı mücadelelerini destekliyoruz.” diyerek Osmanlıyı tekfir etmiş, kafir demiştir. Bununla yetinmemiş günümüz demokratik herhangi bir ülkede görev yapmak, askerlik yapmak küfrdür diyerek askeri, devleti tekfir etmektedir.

 

Bu tür Vahabi fikirlere sahip topluluklarda vardır.

Mesela Hizbu’t Tahrir. Onlarda Bayancuk gibi demokrasinin bir küfr düzeni olduğunu ve destekleyenlerinde kafir olduğunu savunur.

Başka bir topluluk İBDA-C örgütüdür. Örgütün kurucusu Salih Mirzabeyoğlu’nun “Şeriat için silahlı mücadele” lafı tek kelimeyle yeterli olacaktır. Bu cümle daha önce bahsettiğimiz Seyyid Kutup’un etkisidir.


Peki İslam dini devlete isyanı ne olarak tanımlar?

Biz bu suale birkaç hadis ile cevap vermek istiyoruz:

“Emirinizin beğenmediğiniz işlerine sabredin! Çünkü cemaatten bir karış ayrılan [itaatsizlik eden, fitne çıkaran] cahiliyye ölümü ile [imansız] ölmüş olur.” (Buhari)

“Malını zorla alsa da emirin sözünü dinle ve ona itaat et!” (Buhari)

“Müslüman, hoşuna gitmese de emirin sözünü dinler ve ona itaat eder. Emir, günah olan bir şeyi emrederse, o emri dinlemek gerekmez.” (Buhari)

Osmanlılar zamanında başucu ilmihali olan Cennet Yolu İlmihali’nden:

Ehl-i sünnet olmanın on alameti vardır:
1- Cemaate devam etmek,
2- İtikadı bozuk olduğu bilinmeyen her imama uymak,
3- Mest üzerine meshi caiz görmek,
4- Sahabenin hiçbirine kötü söz söylememek,
5- Devlete, sultana isyan etmemek,
6- Dinde haksız olarak münakaşa etmemek,
7- Dinde, şüphe etmemek,
8- Hayrın ve şerrin, Allahü teâlâdan olduğunu bilmek,
9- İtikadı bozuk olduğu bilinmeyen Ehl-i kıbleye kâfir dememek.
10- Dört halifeyi diğer sahabeden üstün bilmek.

Anlaşılacağı üzere İslam dinindeki büyük bir bela olarak Vahabilik hâlâ devam etmektedir ve bu çevrelerin çıkardığı fitneleri iyi görmek ve tavır almak lazımdır. Selametle…

 

 

 

 

 

 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Safeviyye Tarikatı hakkında

Şah İsmail Türk müydü?

Mehmet Akif Üzerine Tartışmalar