Kayıtlar

Kahkaha Kalesinden Tahta: Şah II. İsmail’in Yükselişi

  Şiilik, Hz. Ali radıallahu anh döneminde Yemenli bir Yahudi olan İbn Sebe tarafından çıkarılmıştır. Ancak İbn Sebe ve taraftarları, Hz. Ali tarafında olduklarını dillendirseler de bunu masum insanları keserek, soyarak, öldürerek yapmaya kalkıştılar. Hz. Ali radıallahu anh da bunlara “siz bizden hariçsiniz, bizden değilsiniz” diyerek bunlara “harici” (hariç olan) demiştir. Başka bir yazımızda bu bahsi daha ayrıntılı anlatma arzusundayız ancak şimdi okuyacağınız yazımız. Safevi Devletinin 3. Şahı, Şah İsmail’in torunu Şah II. İsmail olacaktır. Şah II. İsmail devrine kadar ki süreçte Safeviler acem coğrafyasında (İran coğrafyasında) Şiileştirme hareketlerinde bulunuyordu. Bu hareket Osmanlıların iskân sistemi gibi değildi, daha şiddetle uygulanan bir hareketti. Misal: Şah İsmail, Safevi devletini kurduğunda Tebriz de ismi  Ebubekir, Ömer, Osman ve Ayşe olanların isimlerini değiştirmeleri, aksi takdirde başlarının bedenlerinden koparılması talimatını vermişti.  (Bu o dönem ...

ÜMMETİN BELASI: VAHABİLİK

Geçenlerde bir hocanın Bidat ehli hakkında yaptığı yorumlar için sosyal medyada “fitne çıkarma”, “fitneci” gibi yorumlar ortaya çıktı ancak bu kimseler savundukları kişilerin neyi savunduğunu ve onların savundukları şeylerin fitne olduğundan bi haberlerdi. Biz bu yazımızda bu belalardan biri olan Vahabiliği, asıl fitneyi kimlerin çıkardığını ve bu fitnelerin İslam’daki karşılığını anlatacağız. Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: Musa aleyhisselamın getirdiği din 71 fırkaya ayrıldı, İsa aleyhisselamın getirdiği din 72 fırkaya ayrıldı, benim ümmetimde 73 fırkaya ayrılacak ancak bunlardan ancak bir tanesi doğru yolda olacak. Sahahe sordu: Ya Resulullah biz neyin doğru yol olduğunu nereden bileceğiz? Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: Ben ve ümmetimin yolunda olanlar (Ehl-i Sünnet vel cemaat (Ehl’in sünneti ve cemaati). Vahabilik, bu 73 fırkanın 72 bozuk fırkasından bir tanesidir, II. Mahmud döneminde İngilizlerin yürüttüğü faaliyetlerle ortaya çıkmış...

Mehmet Akif Üzerine Tartışmalar

Mehmet Akif Ersoy hakkında konuşulacak çok mesele vardır ama 3 temel konuya ayırmak mümkündür:  1) Akif – Abdülahmid,  2) Akif – Afgani – Abduh,  3) Akif – Cumhuriyet dönemi. Ben 1 ve 2. Bahsi ele alacağım. 1) Mehmet Akif “istibdad” devri içerisinde Abdülhamid han hakkında büyük hakaretlerde bulunmuştur. Bunlardan bazılarını sizlere söylemek isterim. Akif “İstibdad” şiirinde: “Düşürdün milletin en kahraman evladını yese. Ne melunsun ki rahmetler okuttun ruhu iblise.”   Akif, Sultan Abdülhamid’e ruhu iblisten bile daha melunsun diyor. Safahatın 6. Kısmı olan Âsımda Abdülhamid hakkında konuşmaya devam ediyor: “Ah efendim, o ne hayvan, o nasıl merkepti! En hayır-hâhı idik, bizleri hatta tepti … Kız, kadın hepsi haremlerde bütün gün mahbus, Şu telakkiye bakın, en kötü vahşet: Namus! Herifin sofrada şampanyası hâlâ: Ayran, Bâri yirminci asırdan sıkıl artık, hayvan! … Ah efendim, o herif yok mu, kızıl...

Katliamlar ve Çöküş

Şah I. İsmail, Şahlık döneminde Şiiliği yaymak için birçok faaliyet ve fetih yapmıştır. Bu faaliyetler Osmanlılar gibi sadece batı üzerine de bir hedef olmamış doğuya da sefer düzenlemiştir. Bunun temel sebebi şudur: Osmanlılar nasıl ki İslam’ı yaymak namına batıya sefer düzenliyorsa, Safevilerin amacı da Şii İslam anlayışını yaymak idi. Batısı ve doğusunda gayrimüslim bir devlet olmadığı ve bu ülkelerin hepsi Sünni İslam anlayışına sahip olduğu için seferler bu ülkelere düzenlenmiştir. Ancak şunu belirtelim, bu fetihlerdeki temel amaç gerek mezhepsel, gerek siyasidir. Şah İsmail’in (birazdan anlatacağımız) Dulkadirli beyliğine saldırması siyasi amaç taşır. Biz Şah İsmail döneminde ki fetihleri, Şiilik ve siyasi amaç için yaptığı katliamları ve kısaca çaldıran sürecini anlatacağız. Şah İsmail, Tebriz de Safevi devletini kurduktan sonra, Tebriz de ki Sünni halka sert bir Şii baskısı kurdu. Başta Fat...

Hasan Sabbah ve Haşişiler

Şia mezhebi, islam tarihinin içerisinde birçok şekilde var olmuştur. Gerek siyasi, gerekse dini birçok isim yetişmiş, devlet kurulmuştur. Bunlardan en ünlülerinden biride Şia’nın İsmaili kolundan olan Haşişilerdir. Peki kimdir bu Haşişiler? Haşişilerin kim olduğunu anlatmadan önce şia’nın ismaili kolunu anlatmak lazım gelir. İsmailik bir Şia koludur, İmamı Cafer-i Sadığın vefatından sonra şiiler ikiye bölünmüştür. Bir kısmı Cafer-i Sadığın küçük oğlu Musa Kazımı 7. imam olarak tanımışlardır, bununla beraber günümüz İranının mezhebi, İmamiye (caferi) fırkası ortaya çıkmıştır. Diğer bir kısmı Cafer-i Sadığın oğlu İsmail’e tabi olmuş, bununla da Batinilik, diğer adıyla İsmaililik ortaya çıkmıştır. Hasan Sabbahtan önce kurulan iki İsmaili devlet vardır. Bunlardan biri Karmatiler, diğeri Fatimilerdir. Karmatiler Mekke-i Mu'azzama beldelerine saldıran, ömrü kısa süren bir devlettir. İkinci devlet olan Fatimilerde, Abbasilere karşı ayaklanarak, Abbasi devletini yıkıp başa geçmiştir. Fatim...

Şah İsmail Türk müydü?

Şah İsmail’in ırkı meselesi her zaman tartışma konusu olmuş, bir taraf Türk, bir taraf Kürt, bir taraf ise Arap demiştir. Biz bugün bu konuya değinmek ve “ırkı nedir” meselesininin bir önem arz etmediğini anlatmak istiyoruz. Şah İsmail’in annesi Türk Hakan Uzun Hasan’ın kızı Alemşah Begüm ve babaannesi (Şeyh Haydarın annesi ve Şeyh Cüneyt’in zevcesi olur) Uzun Hasan’ın kardeşidir bu ikisinin Türk olmadığından şüphe yoktur ancak baba tarafını incelersek Şeyh Safiyüddin Erdebili ve onun kayınpederi Zahid-i Gilaniye ulaşırız. Baba tarafından Firuzşah isimli Sincarlı bir Kürt ailesinden gelirler. Başka bir mevzu Şah İsmail’in, Şeyh Cüneyt’in Seyyidlik iddiasıdır. Şah İsmail, şahlık dönemi’nde emrindeki hocalardan sahte bir şecere düzmelerini istemiştir. Safevi tarikatı, Şeyh Cüneyt’ten itibaren Şiileşmiş ve Şiilik mezhebini benimsemiştir. Şiilikte,...

Bir Şeyhin Şah oluşu

İlk yazımızda Safeviyye tarikatının bir siyasi amaç üzerine Şiiliğe yöneldiği ve bu süreçte yaşananlara değindik. Bu yazımızda babasından aldığı şeyhlik makamını şahlığa götürecek olan İsmail anlatılmakta ve geçenki yazımızın devamı niteliğindedir. Akkoyunlularda Safeviyye Şeyhi İsmail’i aramaya koyuldular. Bunu haber alan Kızılbaşlar, Şeyh İsmail ve kardeşi İbrahim’i uzun bir süre sakladılar (bu süreç Ahsenüt Tevarih de ayrıntılı şekilde anlatılmıştır). Bir oraya, bir buraya saklanan Şeyhi en sonunda müridleri Gilan’a götürmüşlerdir. Gilanda, Gilan Sultanı Karkiya Mirza Ali tarafından cömertçe karşılanmış ve İsmail’in hem korunması hemde eğitimini üstlenmiştir. Rüstem bey Şeyhin ve kardeşinin teslimi için defalarca elçi gönderdiyse de teslim edilmemiştir. Altı yaşında Gilan topraklarına sığınan Şeyh İsmail, burada ömrünün altı yılını geçirmiştir. Gilan da bulunduğu sürede Kuran-ı Kerimi öğrenmiş ve ok atmakta ustalaş...